TÜRKİSTAN HANLIKLARININ GERİLEMESİNE NEDEN OLAN FAKTÖRLER: HÎVE HANLIĞI ÖRNEĞİ
Vali Khaitov (Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Doktora Öğrencisi)
Fotoğraf: Hive şehri
Özet
XVI. yüzyıldan itibaren Türkistan’da Cengiz soyundan gelen hükümdarlar ortaya çıkmıştı. “Han” unvanını almakla kendini Moğol Kağanlığına nispet ederken, yerli Müslüman toplumun güvenini kazanmak ve meşruiyet temin etmek için İslami değerlere de önem vermekteydiler. Başlangıçta Şeybâniler varken çok geçmeden Hîve hanlığı ortaya çıkmış, ardından Hokand hanlığı kurulmuştu. Üç yüz elli yılı aşkın devam eden hanlıklar dönemi en son Rus Çarlığının istilası sonrası tarihe karışmıştı. Gerileme sürecini bir türlü atlatamayıp çöküşe giren hanlıklar birçok olumsuz etkenle karşı karşıya kalmışlardı.
Eski Türk-Moğol geleneğine göre oluşan idari yapı parçalanmaya müsait olup hanlıklar arası siyasi birliğin kurulmasına engel olmaktaydı. Kendi egemenliğini kurma çabasında olan bu hanlıklar kendi aralarında bir rekabet içinde idiler. Türkistan hanlıklarını çöküşe sürükleyen faktörlerin bir diğeri ve en önemlisi İran’da ortaya çıkan Safevî Devletinin güçlenmesiydi. Büyük İpek Yolunun sekteye uğraması sonucu Orta Asya’nın dünyaya açılan ticaret ve Hac yolu ulaşıma kapanmıştı. Hanlıklar Osmanlı Devletiyle yeterli ilişki kuramamışken moderniteden de izole olup kalmışlardı. Yeni icat edilen buhar gemileri Türkistan kervanını sekteye uğratmışken sanayi gelişimi ve silah üretiminde de hanlıklar sınıftan kalmışlardı. En son Rusların bölgede güçlü hale gelmesiyle tek başına kalan hanlıklar çöküşe mahkûm olmuşlardı.
Abstract
XVI. From the 16th century, rulers of Cengiz lineage appeared in Turkistan. While they were referring to Mongol Khan by obtaining the title of “Khan”, they also gave importance to Islamic values in order to gain the trust and legitimacy of the local Muslim community. In the beginning, when there were Şeybâniler, Hîve Khanate appeared soon, and then the Hokand Khanate was established. The period of khanates, which lasted for more than three hundred and fifty years, was recently demolished after the invasion of the Russian Tsarist. The khanates, who could not survive the decline process and entered the collapse, faced many negative factors.
According to the old Mongol traditions, administrative structure was prone to be decomposed and prevented the establishment of a political union between the khanates. These khanates, who tried to establish their own sovereignty, were in competition among themselves. Another and most important factor that led the Turkestan khanates to collapse was the strengthening of the Safavid State that emerged in Iran. As a result of the interruption of the Great Silk Road, the trade and pilgrimage route of Central Asia to the world were closed to transportation. While the Khanates could not establish adequate relations with the Ottoman Empire, they were isolated from modernity. While the newly invented steamships have disrupted the caravan of Turkistan, khanates were also out of class in industrial development and weapons production. The last time the Russians became strong in the region, the sole khanates were doomed to collapse
Giriş
Türk boylarının İslamiyet’le şereflenmesi sonucu Merkezi Asya’da bulunan bu halklar arasında hızlı bir gelişme meydana gelmiş; Karahanlılar, Selçuklular gibi büyük imparatorluklar ortaya çıkmıştı. Ancak Moğol istilası ve Cengiz Han’ın başta Mâverâünnehir’e yaptığı büyük bir tahribat ve katliam derin izler bırakmıştı. İslam Dünyasında ilim ve marifet beşiği sayılan bu topraklarda Timurlular dönemi ile birlikte tekrar canlansa da daha sonra oluşan uzun süreli istikrarsızlık, gerileme sürecini hızlandırmıştı. Türk-Moğol boylarının İslamiyet’le tanışması sonucu yeni bir siyasi yapı oluşturan hanlıklar kendi egemenliklerini kurmanın peşindeydiler. Kendi paylarına düşen topraklara sahip çıkma gayreti içerisindeki bu hanedanlıklar sürekli birbirleriyle rekabet halindeydiler.
Günümüzdeki Türk Cumhuriyetlerinin kurulmasına kadar devam eden ancak az bilinen bu döneminin yeterince araştırılmadığını, bazen de marjinal bir bölge olarak gösterilerek tarih sahnesinden itildiğine şahidi oluyoruz.[1]
Timurlular sonrası Hanlıklar dönemi gerileme ve XIX. yüzyıl sonunda çöküşle sonuçlanmıştır.Bu gerileme ve çöküşe neden olan faktörlerin neler olduğunu öğrenmek büyük önem arz etmektedir. Biz makalemizde bu dönemin karanlık safhalarına ışık tutmaya çalıştık. Hîve Hanlığı örneğinde gerileme sebeplerini inceleyerek gerilemeye ve çöküşe neden olan faktörleri ele aldık.
Çoğunlukla Batılı araştırmacılar tarafından oluşan literatürde gerileme nedenleri İslam çerçevesinde değerlendirilmiştir. Barthold bunu “Dervişizm”le ilişkilendirmiş, Bregel ise bölgeye göçebeliğin yoğunlaştığını örnek vermiştir.[2] Konuyu biraz araştırdığımızda asıl sorunun yönetim sisteminden kaynaklandığını gördük. Kendi egemenliğini kazanma çabasında olan bu hanlıklara dış güçler tarafından yapılan baskıları unutulmaması gereken başka bir husustur. Moğol geleneği etkisi altında Ülüş[3] ya da Soyurgal[4] sistemi olarak bilinen ve sülalenin aile üyeleri arasında paylaşılması gereken bir düzenle yönetildiğine dokunmuştuk. Buhara hanlığına nispeten Hîve hanlığı daha göçebe karaktere sahip olduğunu dikkate aldığımızda geleneğe bağlılığın daha fazla olmuştur. Safevî Devletinin Türkistan hanlıkları arasındaki çatışma hanlıkların sonuna kadar devam etmiştir. Hanlıklar Osmanlı Devletiyle Samimi bir ilişki kurmak isteseler de istediklerine ulaşamamışlardır. Başta ekonomik krizlerle karşı karşıya kalmışlarken arada sıkışıp kalan Türkistanlıların bölgede güçlenen Ruslar tarafından işgal edilmiştir.
1.Hanlıkların Ortaya Çıkmasını Hazırlayan Süreç
Timurluların son yıllarda zayıflaması, kendi arasında parçalanmalar hanlıkların ortaya çıkmasına zeminini hazırlayan baş faktördü. Büyük coğrafyaya sahip olan devletin yönetilmesi de kolay olmazken, birliğin sağlanamaması hanlıkların parçalanmasını kaçınılmaz kılmıştı. Timurlu şehzadelerin bazısı kendi iktidarlarını kurmak için Deşt-i Kıpçak’taki Özbeklerden yararlanmak istediler. Timurlu sultanı Ahmet Mirza Moğolların Taşkent’e yaptıkları baskınlara karşı Şeybânî Han’ı[5] yardıma çağırdı. Bozkırda göçebe hayat sürdüren Özbekler, savaşçı yönleriyle güçlü bir niteliğe sahipken, birleşip devlet kurmalarına da bir fırsat doğmuş oldu. Şeybânî Han liderliğinde bir güç haline gelen Özbekler, Babür’ün yenilmesi sonrası Mâverâünnehir’e hâkim oldular.[6] Ebülhayr Han’ın Şah Budak’tan torunu Muhammed Şeybânî 1507’e kadar Hârizm ve Horasan’ın neredeyse tamamına hâkim olmuş, Özbek Hanedanlığını kurmuştu. Böylece Özbekler, Cengizli sülaleden olmayan Timurluların elinden yönetimi ele almış oldular.[7]
Şah İsmâil tarafından Safevî Devleti tarih sahnesine çıktığı dönemler Şeybânî Han liderliğindeki Özbek hanlığı bölgeye hâkimiyet kurma çabası içindeydi. Kendisini Cengiz Han’ın gerçek mirasçısı olarak gören, katı Sünnîliği benimseyen Özbek hanlarının On İki İmam Şiî mezhebini kabul eden Safevî şahları arasında çatışma çıkması kaçınılmazdı. 1510’da Merv savaşında Şeybânî Han’ı Şah İsmâil yenik düştü.[8] Hârizm halkı Şiî valilere karşı başkaldırdı ve kendi bağımsızlıklarını kazandılar.[9] Şeybânî Han’ın vârisleri Buhara Hanlığı’nı üstlenmişken, aynı soyun farklı kolundan gelen Arapşahlar Hîve Hanlığı yönetimini ele almış oldular. [10] Başlangıçta tek bir hanlık tarafından yönetilen Türkistana bundan sonra iki başlı bir yönetim hüküm sürmeye başlamıştı. 1710’da Hokand’da ortaya çıkan yeni bir hanedanlıkla hanlıkların sayısı üçe çıkacaktı.
2.Hanlıklar Arası Siyasi Birliğin Kurulamaması
Özbek hanlıkların zayıflatan faktörlerin başında kardeş hanlıklar arasında siyasî birliğin sağlanmaması gelmekteydi. Eski Moğol geleneğine göre hanlık toprakları hanedan üyeleri arası paylaşılmaktaydı. Cengiz Han’ın kendisinden sonra geride bıraktığı bu anlayış, Özbek hanlarının sahiplendiği mirasın en kötüsüydü. Yeni Cengizli hanlıklar Timurluların aksine hâkimiyeti paylaşmaya açık bir sistemi tercih etmişlerdi. Tek güç halinde bir araya gelmeye engel olan unsurların başında bu gelenekten kaynaklanan anlayış gelmekteydi
2.1.Türk-Moğol Geleneğinin Etkisi
Hanlıklardaki gerileme sebepleri analiz ettiğimizde Türk-Moğol geleneğinin derin izlerini net bir şekilde görebiliyoruz. Yöneticilerde aranan şartların liyakatten ziyade Han soyundan gelmesi ön plana çıkmaktayken İslam’a da pek çok uymayan bazı bir geleneklerin olumsuz etkileri hanlıklar döneminde uzun yıllar devam etmiştir. Moğollar istilasının etkisi bu kadar güçlü olduğundan Türkistan tarihi “Cengiz öncesi ve sonrası“ olarak ikiye ayrılmaktadır. Türkistan hanlıklarının Moğol geleneğinden etkilenme sonucu kabul görülen, şehzadeler arası taht mücadeleleri hanlıkların zayıflamasına yol açmakta ve dış güçlerin saldırılarına fırsat sunmaktaydı.
2.1.1. Soyurgal Sistem
O dönemler her devlet yönetiminde kabul görülen devlet yöneticisinin asıl soydan gelme anlayışı Orta Asya halkları arasında daha katı bir şekilde devam etmekteydi. Bu anlayışın etkisi o kadar derindi ki, karizmada benzeri bulunmayan lider Timur da yok edememişti. Eski geleneğe uymak zorunda kalarak kendini “Emir” ve “Küregani” demek zorunda kalmıştı.[11] Timur’un ölümüyle Cengiz soylu hanların tekrar yönetimi ele geçirmişlerdi.
Cengiz soyuna mensup hanlar iktidara gelmişken bazen işin ehli olmayan şehzadeler hanlığın başına getirilmekte ve ülkede istikrarsızlığın ortaya çıkmasına yol açmaktaydı. Devlet yöneticilerinin kendi görevini yerine getirmeleri yerine eğlence ve sefahate meyletmeleri onlar hakkında halkın kanaatının kötüleşmesine sonuçta hanlıkların gerilemesine sebebiyet vermekteydi.
Sık sık ihtilaflara ve taht değişikliğine sebep olan, sonu savaşa giden bu anlayış en çok hanlıkların kendilerine zarar vermekteydi ve dış güçlere de bağımlılığı artmaktaydı. Birbirine rakip haldeki şehzadeler kendi bölgelerini büyütmek için kıyasıya yarışmaktaydılar. Taht mücadeleleri için çıkan ihtilaflar komşu ülkelerin saldırıya geçmesine fırsat sunmaktaydı.
2.1.2. Yöneticilerin Han Soyundan Gelme Anlayışı
Eski Türk devlet geleneğinde görüldüğü gibi hükümdarlık, Türkistanlılara da göre Tanrı’nın özel kişilerine lütfettiği bir makamdı. Tek tanrıcılığı benimseyen göçebe Türk toplulukları bu anlayışı İslam’la bağdaştırılarak devlet idaresi “Han” tarafından idare edilmesi zorunlu hale gelmişti. Sık sık görülen taht mücadelesi dolayı asıl soylu şehzadeler bazen hanlıkta bulunamadığında başka ülkelerden (İran ve Kazak Hanlıklarından) bile ithal edilmekteydi. Hîve Hanlığında görüldüğü gibi “Kukla Hanlar”ın tahta geçirildiği ilginç dönemlere de rastlamaktayız.[12] Aslında o dönemler her ülkede geçerli olduğunu dikkate alırsak bu durumu daha da iyi anlamış oluruz. İran Şahları ve Osmanlıda da geçerli olan bu sistemin Özbeklerde daha güçlü olduğu söz konusu.
Bu anlayışın hem toplum arasında hem de seçilen hanlar arasında o kadar önemli hale gelmiş bunun için ölünceye kadar mücadele edilmekteydi. Ancak soya dayalı seçilen hanlar her zaman liderlik ehliyetine sahip değildiler ve onların bu başarısızlığı dolayı hanlıklar zayıflaması kaçınılmazdı. Katılaşan bu anlayışın sone erdiğini ancak hanlıkların son dönemlerinde görebiliyoruz.
2.1.3.Cehaletin Artması
Moğol istilasıyla oluşan tahribat, Mâverâünnehir Müslümanların dini inancını derinden etkilemişti. İslami ilimlerin beşiği sayılan ülkede eskisi gibi âlimler, düşünürler artık yetişmiyordu. Vahşilikte zirveye ulaşan Moğollar buradaki yerli ahalinin çoğunu kılıçtan geçirmişler “İlim ve İrfan Beşiği” sayılan Semerkand, Buhara ve Tirmiz gibi şehirleri yerle bir etmişlerdi. Medreseler tahrip edildiği, kitaplar yakıldığı ve nehirler mürekkebin renginden dolayı siyah renge dönüştüğü herkesçe bilinmektedir.
Topluma rehberlik edebilecek tek kurum tasavvuf ayakta kalmıştı. Orta Asya genelinde “Nakşilik” yaygın olup, hanlıklarda önemli sayılabilecek sosyo-politik güce sahipti.[13] Hanlıklar dönemi gerilemenin ortaya çıkan baş nedenlerinden biri işte bu cehaletten kaynaklanmaktaydı. Tahribata uğrayan şehirlerin tekrar canlanması, göçebe karaktere sahip kabileler İslam Medeniyetine çok samimi olsalar da bu halkların eğitilmesi kolay olmayacaktı. Üstelik hanlıklarda yaşanan istikrarsızlıklar ve durmak bilmeyen dış tehditler eğitim almayı imkânsız hale getirmekteydi.
2.1.4. Kabilecilik
Hanlıkların önemli kısmını Özbekler oluşturmaktayken Türkmenler, Tacikler, Kazaklar vs. birçok boylar da beraber yaşamaktaydılar. Göçebe hayat geçiren toplumlarda en çok rastlanan kabilecilik anlayışı hanlıklar arası istikrarsızlığı ve gerilemeyi tetikleyen unsurların biriydi.[14] Hanlıklar arasında yaygın olan kabilecilik anlayışı dolayı her an savaş çıkabilirdi. Hîve Hanlığı ve Buhara Hanlığı arasındaki bu ihtilafı fırsat bilen Safevîler, Şeybânîlere karşı Hîve Hanlığını kullanma yolunu tercih etmişlerdir.
Özbeklerin kendi aralarındaki taht mücadeleleri sırasında Kıpçaklardan yenilen Ming kabilesi çareyi Safevîlerden yardım istemede bulmuştu. Özbeklerin Ming kabilesinin yurdu Şıbırgan idi. Beklenen fırsatı iyi değerlendiren Safevî hükûmeti Şıbırgan’ı ele geçirmişti.[15] 1710’da üçüncü bir hanlık olarak ortaya çıkan Hokand Hanlığı işbu Ming kabilesine mensup Özbek kabilelerinden biriydi.
3.Safevî Devleti’nin Etkisi
Safevîler öncesi döneme Kadar İran ahalisinin büyük çoğunluğu Sünnî’ydi. Safevîler tarafından alınan sert tedbirler sonucu kısa sürede Şiîlik tüm İran’ı kapsayan bir mezhep haline gelmişti. Özbek Hanlıkları kurulmaya başlamışken Safevîler tarafından yenilgiye uğraması sonucu oluşan nefret giderek artmaktaydı. Savaşlarda Özbek askerler ve Şiîliği kabul etmeyen halk katliama uğramaktayken bu nefret yine de artmaktaydı.
Özbekler sade ve muhlis halklar olup, çeşitli mezheplerden pek çok haberi yoktu. Dini önderlerin fetvalarını samimiyetle kabul etmekteyken Safevîlerce kabullenen Şiîliği bidatçı bir topluluk olarak görmekteydiler. Özbekler lideri Şeybânî Han, Şah İsmail tarafından öldürülmüşken, onun soyundan gelenler Buhara Hanlığını yönetmekteydiler. Safevî valilere bir tepki olarak ortaya çıkan Hîve Hanlığı da İran için dost sayılmazdı. İran şahları, kendilerinin düşmanı olan bu hanlıkların gücü arttıkça tehlikenin yaklaştığını fark etmekteydiler. Safevîler bu problemden kurtulmanın bir çaresini bulmaları gerekmekteydi.
3.1. İran Şahlarının “Böl-Yönet” Politikası
Merv savaşında Şah İsmail galip gelmişken bölgeye valilerini yerleştirmişti. 1511-1512’de Hârizm halkı Şiî valilere karşı başkaldırdı. Çıkan ayaklanma sonucu Hîve’de yeni bir bağımsız hanlık kurulmuş oldu.[16] Böylelikle 1511-1512 yılında yeni bir Özbek hanlığı ortaya çıkmış oldu. Hârizm, 10 yıl içinde Timurlular, Şeybânîler, Safevîler ve sonradan Hîve Hanlığı’na ev sahipliği yapmış oluyordu.
Türkistan hanlıkları İran’a yakın oldukları ve ani saldırılar düzenledikleri için Safevî Devleti’ne büyük bir tehdit oluşturmaktaydılar. Baştan beri Özbeklerin akınlarına maruz kalan İran şahları sonunda bunun çözümü için bir metot bulmuşlardı. Güçlü bir durumda olan hanlığa karşı zayıf olanın yanında yer alarak aslında her iki hanlığı zayıf düşürmeyi planlamışlardı. Şah Tahmasb’ın buradaki rolü İranlı araştırmacılar tarafından takdirle karşılaşmaktadır. İkili iyi ilişkiler kurabilmenin çabasında olan Şah Tahmasb Hîve hanı (Bucuğa Han’ın) kardeşinin kızı Ayşe Bike ile evlenmişti. Şah Tahmasb bununla Osmanlıyla savaşırken Özbeklerden gelecek saldırıları durduracağını planlamıştı.[17]
Safevîler Özbek hanlarıyla münasebetlerini esnek tutmuş, taht mücadelesinde başarısız olan Han adaylarına her zaman kapısını açmış, kaçan şehzadeleri kendisine bağlamaya çalışmışlardır.[18] Burada güçlü bir durumda olan Buhara Hanlığı’nın Hîve Hanlığı’na yönelik baskısını da aklımızdan çıkarmamız gerekir. Sonradan XVII. yüzyılın 2. yarısından itibaren güçlenmeye başlayan Hîve Hanlığı karşısında İran’ın Buhara Hanlığı’yla ilişkilerini yoğunlaştırdığını görüyoruz. Şahlar tarafından verilen bu destekler karşılıksız değildi, Hîve hanları yakınlarından birini, Safevîlere bir rehin olarak vermek zorundaydılar.
Safevîler Özbek hanlarını bir birine karşı kullanmak için taht mücadelesinde başarısız olan han adaylarına her zaman kapısını açmış, kaçan şehzadeleri kendisine bağlamaya çalışmışlardır.[19] Buhara ve Hîve Hanlığı arasındaki ihtilaflar İran’ın Özbeklerle olan denge kurma siyasetini belirlemede etkin olduğunu görüyoruz.
Buhara Hanlığı’nın ilerlemeci siyasetinden endişelenen Hîve hanları can güvenliği için İran’a sığınmaktaydılar. Hacim Han’ın 1591’de bir elçiyle gönderdiği mektupta Safevîlere açıkça bağlılığını bildirdiğini görebiliyoruz. [20] Ancak Hacım Han’a destek için gönderilen kuvvete İran Şah’ı savaş çıkacaksa gizlice geri çekilme talimatını vermişti. Buradan da anlaşıldığı gibi Hîve Hanlığının çok güçlü olmayan bu yakınlığın XVII. yüzyılın yarısına kadar devam ettiğine şahit oluyoruz. Başlangıçta Buhara hanlığını kendine en büyük tehlike olarak gören Şahlar Hîve Hanlığı’nı kendine yakın tutmuşlarken bir süre sonra güçlenmeye başlayan Hîve’ye karşı Buhara’ya yakınlaştığını görüyoruz.[21]
Safevîlerin kaçan han adaylarının yanında yer aldıklarına geçmiş tarihin pek çok yerde rastlamaktayız. Safevî şahlarının başta Şeybânî Han’a karşı Baburlularla İttifak kurduğunu dikkate alırsak bu siyasete daha önceden başladıklarını görmüş olacağız.[22]
3.2. Safevîler Tarafından Hanlıkların Ele Geçirilmesi
Buhara Hanlığına esas kuran Şeybânî Han’ın Şah İsmail’e yenilgini söylemiştik. Ele geçirilse de kontrol edilemez halde olduklarının farkında olan şahlar hanlıkları tamamen ele geçirmenin peşinde değillerdi. Ancak kendini çok güçlü oldukları zaman Türkistan topraklarına sahip olma fırsatını kaçırmamaktaydılar.
Nâdir Şah 1740 yılı Hindistan dönüşü Türkistan’ı ele geçirmeye kararlıydı. İlk karşılaşmada yenilgiyi kabul eden Buhara ordusu fazla savaşmadan teslim olmuştu. Nâdir Şah’ın Türkistan seferinde en büyük mücadeleyi Hîve Hanlığı gösterse de yenilgisi kaçınılmaz olmuştu. Böylelikle Nâdir Şah, Merkezi Asya’ya hâkim olmayı başarmış, Hîve Hanlığı dâhil Özbek hanlıklarını İran hâkimiyeti altına almış oluyordu. Anca Nadir’in hanlıklara hükümranlığı uzun sürmeyecekti. Bağımsızlığına düşkün Orta Asya halkları yabancı birinin olup ta Şiî kimliğe sahip Şahların yönetimi altına girmesini hiç kabul etmeyecekti. Ardı kesilmeyen ayaklanmalarla Nadir Şah’a muhalefet etmeyi eksiltmeyen Türkistanlılar sonunda istediklerine kavuşmuşlardı. Hanlıklar içinde en güçlü durumdaki Hîve Hanlığı’nın zayıf düşmesi bu sefer en çok Rusların işine gelmişti. Senelerdir Türkistan’a hakim olma peşinde olan Rus Çarlığı artık işgale koyulma fırsatını elde etmişti.
3.3.Modernizmden İzole
Safevîlerin güçlenmeye başlamasıyla hanlıkların Osmanlı Devletinden coğrafik olarak uzak kalarak yeterli ilişki kuramıyorlardı. Hanlıkların Osmanlı Devleti ile olan ilişkilerinin samimiyet, saygı ve hürmete dayalı olduğunun farkında olan Safevîler bu ikili ilişkinin güçlenmesini hiç istemiyorlardı. Hac yolu ve Avrupa pazarına olan ticaret yolu sekteye uğrayınca çöküş sürecini hızlandıran bu olaylardan nasibini en çok Türkistanlılar alacaktı. Batılı devletlerin kendini toparlamaya çalıştığı dönemlerde Türkistan bir taraftan Rusya başka taraftan Safevîler baskısı altında dış dünyadan izole olup kalmışlardı.
Zamanına karşı kendini güncelleyemeyen Türkistanlılar düşmanlarına karşı ateşli silahlardan yoksun kalmıştı.[23] Barutun gücü giderek artmaya başlarken Özbekler savaştaki söz hakkını da kaybetmişti. Sanayileşmeye de Batı ve Rusya tavşan misali koşmaktayken, kaplumbağa rolünü Özbek hanları üstlenmekteydi. Ancak bu sefer yarışmada uykuya dalan oyuncu kaplumbağaydı.
Safevî devleti, Osmanlıyla yaşadığı rekabet ile beraber yaşadığı tecrübeler sonucu askerî ve idari reformlar yapmayı başarmıştır. Dış dünyaya da açılabilen Safevîler, gelişmekte olan Batıyla ilişki kurabilmiştir. Safevîlerin Hîve Hanlığı başta olmak üzere hanlıklara üstün gelebilmelerinin bir nedeni de “Tımar”, “Devşirme” ve “Merkezi Sistem” gibi reformların gerçekleşmesiydi. Özbek hanlıkları dış dünyadan izole olmuşken Batıyla iletişim kesilmiş, modernizeden, sanayileşmeden, en önemlisi de bilim ve teknolojiden habersiz kalmıştı.
4. Ekonomik Krizler
XVII. yüzyıl coğrafi keşifleri, Türkistan Hanlıklarının ekonomik durumunu derinden etkilemiştir. Deniz yollarının Çine açılması sonucu İpek Yolu ticareti krize girmiştir. Çöküş sürecini hızlandıran bu olaylardan en çok nasibini alan Türkistan hanlıkları olmuşlardı.[24] XVIII. yüzyıla gelindiğinde Büyük İpek Yolu sekteye uğramış, ipeğin en büyük kısmı artık Türkistan yoluyla değil, deniz yoluyla Avrupa pazarına ulaşmaktaydı.
İstikrarsızlık ve artan vergiler yüzünden Hîve halkı yoksullukla karşı karşıya kalmıştı. Deşt-i Kıpçak’tan kaçıp gelen kabilelerin çoğalması ve İpek Yolu ticaretinin kapanması hayat koşullarını daha da zorlaştırdı. Çöküş sürecini hızlandıran bu olaylar durmak bilmemekteydi.
Özbeklerin, savaşlarda mağlup olmasının temel nedenlerinden biri de bu ekonomik krizdi. Hanlıkların birbirine karşı hareket etmelerinin baş nedenlerinden biri de ekonomik sıkıntılardan kaynaklanmaktaydı.[25] Ele aldığımız dönemler Türkistan’da iktisadi hayatta ticaretle beraber tarımın da gerileme devresi yaşanmaktaydı.[26]. Savaş sırasında toprağın bakımsız kalması ve erkeklerin orduya alınması devlet ekonomisini ciddi bir şekilde zedelemekteydi.[27 . XV. yüzyıldan itibaren güçlenmeye başlayan Kalmuklar Müslüman kimliğe sahip hanlıkları kendilerinin bölgedeki en büyük düşmanı görmekteydiler. Fırsat bulduklarında yaptıkları yağmalama saldırıları sonucu yerli halklar ellerindeki her şeyden mahrum kalmaktaydı. [28] XVII. yüzyılın “Kahramanı” olarak bilinen Kalmuk kabileleri, dağınık Moğollardan oluşan bir devlet kurmuşlardı. Türkistan için en büyük tehlike olarak kabul edilen Kalmuk ordusunun sayısı 100.000’e ulaşmaktaydı. Özbek Hanlıklarına karşı Ruslarla anlaşma yapan Kalmuklar 1720 yılına geldiğinde Kazaklara da üstünlüğünü sağlamış, Orta Asya’da bir zincir kurmuş durumdaydı.[29] Hanlıkların kaderini belirleyecek olan bu dönemler de en büyük darbe Kalmuklardan gelmişti. Yapılan yağma hareketler dolayı tarım yerleri mahvedilmekte bazı yerlerde tarım yapmak imkansızlaşmaktaydı.
Avrupa’ya açılan kervan yolu kendi cazibesini kaybetse de bölge ticareti açısından bu güzergah önemini hala korumaktaydı. Safevî devleti baştan beri Türkistan’ı hedef almışken son zamanlarında zayıf duruma düşen hanlıklar İngilizlerin ve Rusların baskısı altında kalacaklardı.[30]
5. Rus Çarlığının Türkistan’ı İşgal Etmesi
XVII. yüzyıla doğru İngiltere ve Rusya’nın Türkistan’a olan rekabeti güçlenmeye başlamış, 1622’de Hürmüz Boğazının İngilizlerin eline geçmesi Rusları endişelendirmekteydi.[31] Aslında Rusların Türkistan’a müdahaleleri daha önceden başlamıştı. Arap Muhammed Han (1602-1629) zamanında Ural taraflarından Hîve’ye doğru Rus kozakları saldırıya geçmiş, Arap Han da buna karşılık vererek Rus Kozaklarını etkisiz hale getirmiştir.[32]
Osmanlı devleti Safevîlere karşı Özbeklerle beraber hareket edince, İran Rusya ‘ya yaklaştı. Rusya’dan gelen elçi İran sarayına kabul edilmiş, Rusya İran’a Osmanlı Devleti’ne karşı beraber hareket etmeyi teklif etmişti. Bu teklife başta sıcak bakmayan Safevî yönetimi 1678’den sonra Moskova’yla ilişkileri güçlendirmenin peşine düşmüştü.[33] Bazı hanların Ruslardan yardım istemesi ödenmesi gereken ağır bedelleri beraberinde getirmişti.
Tehlikenin yaklaştığını tahmin eden Hîve hanı Şîr Gazi Han 1717 yılında bir sefer Rus ordusunu yenilgiye uğratılmıştı. Çar rejimi büyük darbe almış ve uzun süre Hîve Hanlığı’ndan uzak durma kararı almıştı.[34] Hîve Hanlığı’nın bu başarısı Özbek hanlıkları tarafından Rus Çarlığına karşı yapılan en önemli mücadele olarak bilinmektedir. Türkistanı ele geçirme planında ısrarlı olan Çarlık sonunda istediğine ulaşmıştı. Yaklaşık 250 yıl sürecek olan çaba, hanlıklarını kendine tabi kılmakla sonuçlanacaktı.
Sonuç
Hanlıklar arasında çıkan taht mücadeleleri ve ihtilaflar Özbek Hanlarının en büyük sorunlarıydı. Hanlıkların gerilemesine sebep olan faktörlerin başında durmak bilmeyen ihtilafları ve ortak problemlerini halletmeleri için bir siyasi birliğin kurulmadığı gelmekteydi. Cengiz Han sonrası başka bir düzenle karşı karşıya kalan Türkistan hanlıkları Moğollar geleneğinin olumsuz yankılarından kurtulamamışlardır. İran’da o dönemler ortaya çıkan Safevîlerin hanlıklarla olan çatışmacı tavrı baştan sona kadar devam edecektir. Safevîler yeri geldiğinde kendi çıkarları için hanlıkların birini diğerine karşı kullanmayı bilmekteydiler. Fırsat bulduklarında ele geçirmekten de geri durmamışlardır. Aralarında siyasi bir birlik kuramayan hanlıklar arada sıkışıp kalmaktan ve çöküşe girmekten başka çaresi yoktu. Dünyaya açılan Büyük İpek Yolunun gelişmekte olan deniz yoluna rekabet edememesi sonucu ticari krizleri beraberinde getirmişti. 1740’ta Nadir Şah Türkistan seferinde galibiyet göstermişken XIX. yüzyıla geldiğinde Rus Çarlığının işgaline maruz kalacaklardır.
Hanlıkların gerileme sürecini ele almışken çöküşe sürüklenen bu hanedanlık yönetimine eleştirel baktığımızın farkındayız. Toparlanmaya çalışan hanlıklar arasında çatışma çıkması beklenen bir husus olduğunu ve bunun normal süreç olduğunu da belirtmek isteriz. O dönemler güçlenmeye başlayan emperyalist sistemle kıyasladığımızda Batı devletlerin aksine yerelliğe destek veren ekonomik olarak paylaşıma açık olan hanlıklar merkeziyetçi bir yapı yerine pek çok sayıda yerel siyasi sistemi devam ettirme peşinde olduklarını da belirtmek gerekir. Hanlıklar kendi egemenliğini kurmaya çalışmaktayken bu sürecin doğal olarak geliştiğini de belirtmek isteriz.
KAYNAKÇA
Alpargu,Mehmet, Türkistan Hanlıkları, Türkler Ansiklopedisi, Yeni Türkiye Yay., Ankara 2002.
Andican, Ahat, Osmanlıdan Günümüze Türkiye ve Orta Asya, Doğan Kitap Yayınları, İstanbul 2009.
Çınar, Gülay Karadağ, Safevi-Özbek Siyasi İlişkileri ve Osmanlı’nın Tesiri (1524-1630), Doktora Tezi, Afyon Kocatepe Üniversitesi, SBE, Afyon 2011, s. 13.
Çelik, Muhammed Bilal, “Cengizli Hâkimiyet Anlayışını Değiştirme Girişimleri: Kongrat Hive Hanlığı Örneği”, Akademik İncelemeler, II, Sayı, 1, (2017), s. 175-187.
Gündoğdu, Abdullah, Hive Hanlığı Tarihi (Yadigar Şibanileri Devri: 1512-1740), Ankara Üniversitesi SBE, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara 1995 s. 136.
Ian Morris, Dünyaya Neden Batı Hükmediyor?, Alfa Yayınları, 4. Baskı, İstanbul 2017, s. 526-565.
İvanov, Pavel Petroviç. Oçerki Po İstorii Sredney Azii, Vostoçnaya Literatura Neşriyatı, Moskova 1958.
Karadeniz, Yılmaz, “İran ve Türkistan’da İngiliz-Rus Mücadelesi (1856-1869)”, SDÜ, Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, sayı: 20, Isparta (2009), s. 54-55.
Kerîmî, Alî Rızâ, “İlel-i Tanîş der Revâbit-i Hâricî-yi Îrân ve Özbekân”, Mutâliât-i Târîh-i İslâm, 3/11, Tebriz (1390 hş.), s. 75-98.
Kılıç, Nurten, XVI. Yüzyılda Orta Asya’da Politik Düzen: Maveraünnehir-Özbek Hanlığı( Şibaniler) Meşrüiyet, Hakimiyet ve Hukuk, Türk Tarih ve Kültür Araştırmaları,
Murtazaeva, R. H., Özbekistan Tarihi, Özbekistan Respublikası Âlî ve Orta Mahsus Talim Vazirliği, Özbekistan Milli Üniversitesi Yayınevi, Taşkent 2005
Ölmez, Mehmet, “Soyurgal”, DİA, XXXVII, (2009), s. 388.
Rahmetî, Muhsîn, ”Revâbit ve Münâsebet-i Hânedân-i Arapşâhî Hârezm bâ Safevîyân”, İsfahan Üniversitesi, Edebiyat ve Beşeri İlimler Enstitüsü, Pejuhîş-i Târîhî, (Tarih Araştırmaları) Devre-i Cedit, 3. yıl, Sayı 2, (Tahran 1390 hş), s. 89-112.
Saray, Mehmet, “Hîve Hanlığı”, DİA, XVIII, (1998), s. 167-170.
Suavi, Ali, Hîve Hanlığı ve Türkistan’da Rus Yayılması, Haz. M. Abdülhaluk Çay, Orkun Yayınları, İstanbul 1977.
Togan, Zeki Velidi, Bugünkü Türkili (Türkistan) ve Yakın Tarihi, I, Enderun Kitabevi, İstanbul 1981.
Türk, Ümit Ulvi, Safevi Devleti’nin Özbek Hanlıkları ve Babür Devleti ile Siyasî İlişkileri (1526- 1722), Ankara Üniversitesi SBE, Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2017.
Türkoğlu, İsmail, “Şeybânîler”, DİA, XXXIX, (2010), s. 45-47.
Yalçınkaya, Alâeddin, Sömürgeçilik Pan-İslamizm Işığında Türkistan 1856’dan Günümüze, lalezar Yayınları, Ankara 2006
Yılmaz, Salih, “XV-XX. yüzyıllarda Karakalpak Türkleri Tarihi”, Türk Tarihi Kurumu, Sayı 214, Ankara (2006), s. 69.
[1] Nurten Kılıç, XVI. Yüzyılda Orta Asya’da Politik Düzen: Maveraünnehir-Özbek Hanlığı( Şibaniler) Meşrüiyet, Hakimiyet ve Hukuk, Türk Tarih ve Kültür Araştırmaları, Altay.net , Ayrıca Bkz. Andre Gunder Frank, “Central Asia’a Continuing Role in the World Economy to 1800”. Michael Gervers ve Wayne Schlepp (ed.), Historical Themes and Current Change in Central and Inner Asia. Toronto Studies in Central and Inner Asia, No. 3. Toronto, 1998, s. 14.
[2] Kılıç, a.g.e. s. 14.
[3] Kılıç, a.g.e. s. 15.
[4] Mehmet Ölmez, “Soyurgal”, DİA, XXXVII, İstanbul 2009, s. 388.
[5] Şeyban, 1241 yılı Macaristan’a yapılan savaşta gösterdiği başarıları için seferi dönüşü kendisine yer verilmişti. Başta Ural dağlarına kadar yerler yazlık, Sırderya’ya kadar yerler kışlık olarak verilmişti. Şeybanı sülalesi hakimiyeti Sibirya, Tobolsk ve Tümen’e kadar akınlar yaparak topraklarını genişletmişlerdi. Vaktiyle Türkistan’a da akınlar düzenlemekteydi. Batı Sibirya’da kabile reisleri tarafından Şeyban Ulusunun başına 1428’de ilk Ebülhayır Han seçilmiş, hanlığın merkezi de Tura-Tümen olarak belirlenmişti. Timurlular dönemi Sirderya’yı ele geçirdiler, Sığnak şehrini kendilerine başkent edindiler. Meşhur Nakşibendi şeyhi Ubeydullah Ahrar, Ebulhayr’ın Uluğ Bey’in kızı Rabia Sultanla evlenmesinde vesile oldu.
[6] Mehmet Alpargu , Türkistan Hanlıkları, Türkler Ansiklopedisi, Yeni Türkiye Yay., Ankara 2002., s. 273
[7] İsmail, Türkoğlu, “Şeybânîler”, DİA, XXXIX, (2010), s. 45
[8] Türkoğlu,a.g.e., s. 45-47.
[9] Aslında her iki hanedan da dördüncü cetleri Pûlâd Han’da birleşmekte olup Pûlâd Han’ın İbrahim Oğlan ve Arap Muhammed adında iki oğlundan üreyen iki hanedanlık idi.
[10] Muhsîn Rahmetî, ”Revâbit ve Münâsebet-i Hânedân-i Arapşâhî Hârezm bâ Safevîyân”, İsfahan Üniversitesi, Edebiyat ve Beşeri İlimler Enstitüsü, Pejuhîş-i Târîhî, (Tarih Araştırmaları) Devre-i Cedit, 3. yıl, Sayı 2, (1390 hş), s. 89-112.
[11] Andican, s. 58,
[12] Muhammed Bilal Çelik, “Cengizli Hâkimiyet Anlayışını Değiştirme Girişimleri: Kongrat Hive Hanlığı Örneği”, Akademik İncelemeler, II, Sayı, 1, (2017), s. 175-187.
[13] Pavel Petroviç İvanov, Oçerki Po İstorii Sredney Azii, Vostoçhnaya Literatura, Moskova 1958, s. 81.
[14] Rahmetî, “Revâbit ve Münâsebet-i Hânedân-i Arapşâh-i Hârizm bâ Safevîyân”, s. 100
[15] (Türk, 2017, p. 182)
[16] Mehmet Saray, “Hîve Hanlığı”, DİA, XVIII, (1998), s. 167-170.
[17] Türk (2017, p. 46).
[18] Türk, s.11.
[19] Türk, s. 11.
[20] C. Aydoğmuşoğlu, s. 183.
[21] Türk, a.g.e., s. 177
[22] Ayrıca bkz. Türk 2017, 77., M. Budak, 1987, s. 42
[23] Türk 2017, s. 31-38
[24] Ian Morris, Dünyaya Neden Batı Hükmediyor?, Alfa Yayınları, 4. Baskı, İstanbul 2017, s. 526-565.
[25] Kerîmî, a.g.m., s. 85-98.
[26] Zeki Velidi Togan, Bugünkü Türkili (Türkistan) ve Yakın Tarihi, I, Enderun Kitabevi, İstanbul 1981, s. 181-182.
[27] Salih Yılmaz, “XV-XX. yüzyıllarda Karakalpak Türkleri Tarihi”, Türk Tarihi Kurumu, Sayı 214, Ankara (2006), s. 69.
[28] Abdullah Gündoğdu, Hive Hanlığı Tarihi (Yadigar Şibanileri Devri: 1512-1740), Ankara Üniversitesi SBE, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara 1995 s. 136.
[29] Togan, Zeki Velidi, Bugünkü Türkili (Türkistan) ve Yakın Tarihi, I, Enderun Kitabevi, İstanbul 1981, s. 165.
[30] Alâeddin Yalçınkaya, Sömürgeçilik Pan-İslamizm Işığında Türkistan 1856’dan Günümüze, lalezar Yayınları, Ankara 2006, s. 28.
[31] Yılmaz Karadeniz, “İran ve Türkistan’da İngiliz-Rus Mücadelesi (1856-1869)”, SDÜ, Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, sayı: 20, Isparta (2009), s. 54-55.
[32] Rahmetî, “Revâbit ve Münâsebet-i Hânedân-i Arapşâh-i Hârizm bâ Safevîyân”, s. 102.
[33] Türk, a.g.e., s. 70.
[34] Ali Suavi, a.g.e., s. 57