ZÜLLİSANEYN (İKİ DİLLİ) YAZAR SADRETTİN AYNİ (1878-1954)
Shokhrukhbek OLİMOV [1](Hacı Bayram Veli Üniversitesi Doktora Öğrencisi)
ÖZET
Aynı anda iki dilde eser yazan şair ve yazarlara Züllisaneyn deniyor. Bu sıfat Şark edebiyatında, hem Farsça hem Türkçe (Çağatayca) eser yazdığı için, Ali Şir Nevai’ye karşı daha çok kullanılıyor. 20.Yüzyılda yaşayıp bir çok eseri miras bırakan Buharalı Sadrettin Ayni de tam anlamıyla züllisaneyn yazardı. Ayni, Çağdaş Tacik edebiyatının kurucusu, Cedit Hareketi Tarihçisi ve Özbek-Tacik dillerinde bir çok roman, hikaye, öykü müellifiydi. Ayrıca Stalin katliamına dahil edilmemiş nadir aydınlardan biridir. İşbu çalışmada Sadrettin Ayni’nin Türk Dünyası için verdiği eserler hakkında bilgi vereceğiz.
Anahtar Kelimeler:
Buhara Emirliği, Ceditçilik, Genç Buharalılar, Tacik Edebiyatı, Stalin Katliamı
ABSTRACT
Poets or writers who write in two languages at the same time are called Züllisaneyn. This adjective is used more against Alisher Navoiy, since he wrote works in both Persian and Turkish (Chagatay) in Oriental literature. Sadriddin Ayniy from Bukhara, who lived in the 20th century and left many works as a legacy, was also a literally züllisaneyn writer. Ayni was the founder of modern Tajik literature, historian of the Cedit Movement and author of many novels, stories and stories in Uzbek-Tajik languages. He is also one of the rare intellectuals not involved in the Stalin massacre. In this study, we will give information about the works of Sadriddin Ayniy for the Turkish World.
Keywords:
Bukhara Emirate, Jadidism, Young Bukharians, Tajik Literature, Stalin Massacre
Giriş
Yazar, bilim adamı, tarihçi ve aydın Sadrettin Saidmuratzade Ayni, her şeyden önce çağdaş Tacik edebiyatı kurucusu ve Tacikistan Cumhuriyeti’nin en önemli aydını olarak kabul edilmektedir. Ayrıca eserleri, Türk dünyası için de önem arzetmektedir. Zira Ayni, Türkistan hanlıklarının son dönemi ve Sovyetler Birliği’nin ilk yılları hakkında Özbek ve Tacik dillerinde edebi ve tarihi eserler miras bırakmıştır. Ayni’nin hayatı ve eserlerini kısaca anlatmak kolay değildie ama tek cümleyle tarif etmek gerekirse, Ayni devlet sistemi ve toplumun çok hızlı değiştiği bir dönemde yaşadı ve şahidi olduğu süreçleri tarihe mühürleyen eserler yazdı. Peki Ayni kimdi ve onun hayatından, eserlerinden ne öğrenebiliriz?
Cedit Hareketine Katılımı
Sadrettin Ayni, 1878 yılında Buhara’nın Gicduvan ilçesindeki Saktare köyünde dünyaya gelmiştir. Ülke genelinde ortaya çıkan salgın sonucunda çocukluk yaşlarında yetim kalmış. Henüz on iki yaşındayken çiftçilik yaparak ailesini geçindirmiş sonra Buhara merkezine gidip medresede tahsil görmüş, maddi geçimsizlikten dolayı talebelere, müderrislere aşçı ve temizlikçi olarak hizmet etmiş, hizmetleri karşılığında yemek ve kalacak yer edinmiştir. Ancak bu iş de süreklilik arz edecek bir meslek değildi. Bir hücreden kovulur, diğerine geçerdi, bazen sokakta kaldığı dönemler de olmuştur. Talebelik yıllarının büyük kısmını Kökeldaş medresesinde geçirmiştir. Elinde temizlikçi ve aşçı olarak çalıştığı Şerifcan Kadı dışarıda kaldığını duyunca kendi hücresini vermiştir. “Ben o hücrede 1907 yılından Emirin askelerine yakalanana kadar oturdum.” diye yazmıştır.[2] Kökeldaş medresesinde yaşadığı hücre günümüzde de mevcuttur ve küçük bir müze olarak yaşatılmaktadır. O dönem medreselerini, talebelerinin hücre muammalarını “Sudhorun Ölümü” [3] eserinde detaylı olarak anlatılmıştır.
Ayni’nin gençlik yılları Buhara Emirliği’nin son dönemlerine denk geldi. Bu dönemde emirlik ekonomik ve sosyal zorluklar içerisindeydi ki bu ortamdan yararlanan ve Buhara’yı ıslah etmek isteyen Ceditler ortaya çıktı. Sadrettin Ayni de Buhara’nın ilk ceditçilerindendi. Buhara’da Mirza Abdülvahid tarafından açılan ilk Usulü Cedit okulunda çalıştı. 1909 yılında “Tezhibu’s-sıbyan” (Çocuklar Terbiyesi) adlı okuma kitabını hazırladı. Genç bir müallimin ilk kitabı zamanında çok büyük yankı uyandır ve ayrıca eski müderrislerin eleştirisine de uğradı. Emirlikte düzenin sınıfta kaldığını, ülkeyi yönetmek için yeni yollarını denemenin, demokrasi getirmenin zamanı geldiğine ilk o zaman karar verdi Sadrettin Ayni, tam da o sırada Genç Buharalılar ıslah hareketine katıldı ve Türkistan cedit edebiyatının parlak figürlerinden biri oldu. Buhara’nin ilk ceditleriyle birlikte “Terbiye-i Etfal” cemiyetini kurarak, bir çok genci yurtdışına göndermeye katkı sağladı.
1917 yılında Rusya’da Şubat İhtilalından sonra Buhara Ceditleri de Emirlikte bir takım ıslahatların yapılmasını istediler. Emir Alim Han ıslahat hakkında “Fermanı Ali” yi imzaladı. 8 Nisan 1917’de Ceditler ve taraftarları olan gençler başkent meydanlarında kutlama yürüyüşleri düzenlediler. Söz konusu etkinlik Kadimciler ve Ceditçilerin çatışmasıyla son buldu. Emir göstericileri cezalandırmaya kalktı ve kaçamayanları hapsetti. Ayni, bilinen bir ceditçi olmasına rağmen yürüyüşü desteklemiyordu ve katılmamıştı. Masum olduğuna inandığı için yürüyüşü organize eden Osman Hoca, Fıtrat, Feyzullah Hoca’lar ile birlikte kaçmadı, Buhara’da kaldı. Ama emirin listesinde Ayni’nin adı vardı ve hemen ertesi gün tutuklandı. Eski geleneklere göre 75 sopayla dövülme cezasına çarptırıldı. Ayni ve diğer tutuklular Rus İnkilapçı askerleri tarafından serbest bırakıldılar. Ayni 52 gün boyunca Buhara’nın Rusların yönetiminde olan Kagan şehrindeki hastanede tedavi gördü. Hastanedeyken çektirdiği fotoğraf “Buhara Emirliği’ndeki zulmü anlatan resim olarak” uzun yıllar müzelerde, kitap sayfalarında basıldı. Tedaviden sonra Semerkant’a taşındı ve Buhara Emirliği tarihini anlatan bir çok edebi ve tarihi eser yazdı.
Edebi Kişiliği
Ayni’nin edebiyata ilgisi talebelik yıllarında başlar. Diğer yaşıtlarından farklı olarak Ayni eserlerinde kendi hayatına ilişkin bilgi vermeyi tercih etmiş. Özellikle Muhtasar-ı Tercüme-i Hali Hudam” (Kısaca Tercüme-i Halim), “Yaddaştha” (Hatıralar) gibi eserleri biografik özelliğe sahiptir. Ayni, başta Sifli, Muhtaci ve Cununi gibi mahlasları kullanmış ancak on sekiz yaşından sonra Ayni mahlasıyla eserler yazmıştır. Kendi mahlasını şöyle açıklamıştır: “Şiir yazdığımı duyanlar mahlasım ve anlamı hakkında sormaya başladılar. Bu tur sorular çok bezdirdi. Çok anlamlı bir mahlas bulmak istiyordum. Sözlüklere bakarken, “Ayn” kelimesine gözüm düştü. Sözlükte bu kelimenin tam 48 anlamı verilmişti. En önemli anlamları: 1) göz, 2)pınar, 3) güneş ve diğerleri. Kelimenin göz ve pınar anlamlarına nispet vererek Ayni mahlasını almaya karar verdim. Mahlasımın anlamını soranlara “48 anlamı var, sözlükten bakarsınız” diyerek cevap verirdim.”[4]
Sadrettin Ayni’nin 1917 yılına kadar yazdığı eserleri çok değildir. 1896—1904 yıllarında “Gül-i Surh”, “Bezm” gibi küçük şiirler yazmıştır. Sonrasında “Gençlere Müracaat”, “Hasret”, “Ne oldu, yar Rab!”, “Mazi ve Hal”, “Yeri yine satmayın” gibi şiirlerinde cedit edebiyatının ruhu belirgindir. “Üstad İsmail Bey Cenapları” adlı mersiyesinde ise Sadrettin Ayni, cedit hareketinin kurucusu Gaspıralı İsmail Bey’in vefatı münasebetiyle Müsülman Şarkın büyük önderlerinden birini kaybettiğini dile getirmiştir.
1919-1921 yıllar boyunca Sadrettin Ayni ilk Tacikçe dergisi “Şule-i İnkilap” ve Özbekçe “Mehnatkaşlar tovuşi” (Emekçiler Sesi) gazetelerinde çalıştı. Halide Ayni’ye göre 13 Temmuz 1919’dan itibaren iki yıl beş ay boyunca “Şule-i İnkilap” dergisinde Ayni’nin toplam 67 makalesi basılmıştır.[5] Yazıları ideolojik bakımdan Devrimden yanaydı ki Ayni diğer ceditçilere göre aşırı devrimci, aşırı sosyalist olmasıyla farkediliyordu. Zira, Ayni Buhara Emirliği’nde yetim, tek başında hayat mücadelesi vermişti. Üstelik emirin zulmüne de maruz kalmıştı. Bolşevik ihtilalı ise tam da Ayni gibi işçi, emekçilerin hareketiydi. Başka bir deyişle fakirlerin destekçisi olarak ortaya çıkmıştı. Fakirlere ne kadar destek verdi ve vermedi orası ayrı bir mesele ama Ayni gibi zorlukta yaşayan üstelik zulüm gören kişiler Bolşeviklere inandı ve onları methetti. “Şule-i İnkilap” için yazdığı yazılarına S.M. (Saidmuratzade) olarak imza atıyordu. Ayrıca “Dayak”, “Meşrep” ve diğer dergilere satirik hikayeler yazmıştır. Yazıları “Bir Gecelik Futurist”, “Bahtsız”, “Sersem”, “Battal” ve diğer başlıklarla neşredildi. Ayni 1922’de kız ilkokulunda okutulmak için “Kız çocuğu ve Halide” adlı ders kitabını yazmıştır. 1924 yılında ise Alfabe kitabını hazırlamıştır.
Toplumda yaşanan siyasi ve sosyal değişimler Ayni’nin eserlerinde de yansımıştır. 1920 yılında Sadrettin Ayni “Buhara Cellatları” kıssasını yazdı. Emirlik yönetimi yıkılmış ise de, hakimiyeti tekrar ele geçirmeye yönelik hareketler devam ediyordu. Telif bu eseriyle emirlik yönetimi tarafından yanlış uygulanan kuralları, görevlilerin yanlışlarını ve halkın onlara karşı nefretini ifade etmiştir. Hicvi üslüpte yazılan kıssanın kahramanları Buhara cellatları olup, kendi aralarında yaptıkları konuşmalardan emir görevlilerinin dehşetli zulmü, mağdur kişilerin orta çağ yöntemleriyle ve en zor üsüllerle katledildiğini anlatmıştır.Ayni mirasının en yüksek örneği “Buhara İnkilabı İçin Materyaller” eseridir. Eser 1920 yılının son aylarında yazılmış ancak 1926 yılında Moskova’da SSCB Halkları Yayınevi’nde basılmıştır.
Buhara Emirliği, Genç Buharalılar ve onları destekleyen Bolşevik Ordu tarafından 2 Eylül 1920 tarihinde askeri saldırıyla ele geçirildi. Yerine Buhara Halk Şuralar Cumhuriyeti kuruldu. 24 Eylül 1920’de yeni cuhmuriyetin maarif nazırlığının ilk toplantısında İnkilap tarihini yazmak gündeme getirildi ve bu görev Abdurrauf Fıtrat ve Sadrettin Ayni’ye verildi. O sırada Ayni, Semerkant’ta “Şule-i İnkilap” dergisinde çalışıyordu. Ayni daha sonra, 1933 yılında yazdığı makalesinde bu eserinin yazılış sürecinin şöyle anlatmıştır: “Ben Buhara İnkilabı tarihinin büyük kısmını 1918-1919 yıllarda Semerkant’ta Tacikçe yazdım. Buhara İnkilabından sonra Buhara Maarif nazırı Karı Yoldaş Polatov vasıtacılığıyla eserimi Özbekçeye çevirerek ve ekleme yaparak (1920 yılı olayları ve inkilap zaferini ekleyerek) teslim ettim. Kitap Buhara’da kaldı ve basılmadı. Orta Asya’nın milli sınırlandırılmasından önce SSCB Halkları Yayınevi, yoldaş Torakulov vasıtasıyla bu elyazmamı Moskova’ya istedi ve kitap 1926 yılında basıldı.”[6] Аyni’nin mezkur eseri tarihçiler ve Buhara Emirliği geçmişiyle ilgilenenler tarafından her zaman büyük ilgiyle okunmuştur. Tüm baskılar yukarıda söz ettiğimiz 1926 baskısına göre yapılmıştır. Halbuki bu baskı kitabın asıl metni değildir. Yayınlanırken siyasi eğilimlere göre bazı kısımlara sansür uygulanmıştı. Fakat 2010 yılında Japonya’nın Tokyo Üniversitesi’nin tesisi ettiği bir projeyle Şizuo Şimada ve Şerife Taşeva, eserin 1920 yılında yazılan ilk nüshasını tekrar yayınladılar. İki nusha kıyaslandığında eser telifin kendisi tarafından isteyerek veya siyasi baskı sonucunda istemeyerek kısaltılmıştır. Baskıya uğrayan bazı şahısların isimleri silinmiştir. Örneğin, o dönemin en aktif figürlerinden Abdurrauf Fıtrat hakkında yazılan kısımlar silinmiştir. Demek istediğimiz, Ayni’nin gerçek siyasi görüşleri günümüzde yaygın olan nüshalarındaki eserlerinden farklı olabilir. Sovyet sansürü, yayınlanan tüm kitapları dönemin siyasetine uydurmuştur. “Buhara İnkilabı’nın tarihini yazmak bana yüklendi. Bu görev iktidarımın haricinde ise de, elimden geldiğince yazıp bitirdim.”[7] diye yazmıştır. Buhara İnkilabı’nı yazma görevi verilen ikinci yazardan birisi olan Fıtrat, görevini yerine getirememiştir. Fakat 1930 yılında gelindiğinde “Emir Alim Han’ın Hükümranlık Devri” adlı kitabını yayınlamıştır. Özetle, Ayni kendisine verilen görevi kısa sürede yerine getirmiştir ve yazılan eser günümüzde Buhara Ceditçiliği tarihini anlatan bir kaç nadir eserden biridir.
1924 yılında Ayni ikinci düzyazı eserini yazmaya başlar. İlk başta “Fakir Bir Tacik’in Maceraları” diye adlandırılan eser 1924-1925 yıllarında Semerkant’ta “Avaz-i Tacik” gazetesinde basılmıştır. 1927 yılında ise “Adına” adıyla Tacikistan Devlet Yayınevinde kitap olarak basılmıştır. Eser yakın geçmişte yaşayan emekçilerin ağır durumu ve talihsiz hayatını anlatır.
1927-1928 yıllarında Sadrettin Ayni ilk Tacikçe romanı “Dahunda”yı yazmaya başlar. Roman önce Kazan şehrinde 1930 yılında basılır, kısa sürede şöhret kazanır ve Tacik, Özbek dillerinde neşredilir. Tercümeleri telifin kendisi yapmıştır. Bununda dışında Rus, Ukraуna ve diğer Batı dillerine çevirilip, basılmıştır.“Dahunda” emirlik dönemi ve Sovyet dönemini anlatır. Çağdaş Tacik edebiyatında dönüm noktası yaratan roman “Adına”dakinden farklı olarak, baş kahraman Yadıgar, İnkilabın yanlısı olarak gövdelenir.
Sadrettin Ayni, 1926 yılında “Kulbaba ya da İki Serbest” kıssasını yazdı. Eser ileride “Kuller” romanına altyapı olarak hizme etti. 1934 yılında yayınlanan “Kuller” romanı halk tarihinin önemli bir dönemini kapsayan beş kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısmı 19.yüzyılın 20-80’lı yıllarını, ikinci kısmı 19.yüzyılın sonu ve Şubat 1917 Devrimine kadarki dönemi kapsar. Üçüncü kısmı ise 1917-1920 yılları, dördüncü kısmı 1920-1924 yıllarını, beşinci kısmı 1924-1933 yılları kapsar. “Kuller” tam anlamıyla halk eseridir. Onun baş kahramanı tarihi hareketi gerçekleştiren halktır, emekçi halk evlatlarıdır. Roman tam da bu halkın tarihini, hayatını ve mücadelelerini, azabını, mutluluk arayışını, necat buluşunu ve refaha kavuşmasını anlatır. [8]
Sadrettin Ayni realist karakterler inşasında büyük başarı elde etmiştir. Bu tür obrazlarından biri “Sudhorun Ölümü” satirik kıssasının baş kahramanı olan “Karı İşkembe” dir. Karı İşkembe prototipe dayalı yazılan bir obrazdır. Bu karakter Sadrettin Ayni’nin yaratıcılığında dönüm noktası teşkil etti. Ayni, 1921 yılında “Şule-i İnkilap” dergisinde “Bir Hileci Şeyhin Yaptıkları” adlı makaleyi yayınladı ve bir cimrinin feci ölümünü satirik bir şekilde anlattı. Hikayeyi genişleterek “Sudhorun Ölümü” adlı romanı yazdı. Romanda Buhara zenginlerinin kötülükleri, çirkinliklerini anlattı. Eserin sonunda İnkilap yapıldı ve Karı İşkembe tüm servetini kaybetti. Yazar Çarlık Rusyası yönetimindeki ortamın, çürümüş düzenin sona erdiğine işaret etmiştir.
Ayni halk kahramanlığı tarihini birinci kaynaklardan araştırarak “Mukanna Devrimi”, “Timür Melik” gibi ilmi kıssalar yazdı. Söz konusu eserlerinde Arap halifeleri ve Moğol saldırılarına karşı halkın mertçe mücadele ettiğini anlatmıştır. “Yedi Başlı Dev” gibi eserlerinde ise Halk edebiyatının yaratıcılığını, folklör numunelerini ustalıkla kullanılmıştır.
Ayni kendi eserlerinin tercümanıydı. Tacikçe yazdığı eserlerini Özbekçeye veya Özbekçe yazdığı eserlerini Tacikçeye kendisi çevirmiştir. Örneğin, Kullar romanını Özbekçe yazmış daha sonra Tacikçe çevirerek basmıştır. Süthorun Ölümü eserini ilk başta “Mergi Sudhor” adıyla Tacikçe yazmış sonra Özbekçeye çevirerek yayınlamıştır.
1950’lı yıllarında Sadi, Nevai, Vasifi, Bedil ve diğer aydınlar hakkında monografi çalışmalarını yayınlar. Bir çok araştırmacıya da danışmanlık yapar. Ayni Tacikistan’da ve Özbekistan’da bir çok yüksek ödüllere layik görülmüştür. 1940 yılında Hizmet Etmiş Bilim Adamı, 1943 yılında Özbekistan Bilimler Akademisi Üyesi, 1948 yılında Filoloji bilimleri doktoru, 1950 yılında profesör, 1951-1954 yıllarında Tacikistan Bilimler Akademisi Ordinaryüsü ve İlk başkanı gibi ünvan ve görevlere layik görüldü.
1949-1954 yıllarında Sadrettin Ayni’nin “Estaliklar” (Hatıralar) eseri dört cilt olarak yayınlanmıştır. Bu kitaplar aydının hayatta olduğu dönemde basılan son kitap olarak tarihte kaldı.
Nisan 1953’te büyük sanatçı, alim ve aydın yetmiş yaşını kutladı. Ülke genelinde büyük kutlamalar yapıldı. Tacikistan çağdaş edebiyatının kurucusu olarak yüksek ihtiram edildi. Bir sene sonra, 15 Temmuz 1954’te Sadrettin Ayni bu dünyadan göç etti. Özbekistan ve Tacikistan’daki bir çok ilçe, cadde, köy, okul, kültür merkezlerine adı verilmiştir.[9] Semerkant’ta yaşadığı evi şehrin çok meşhur meydanı Registan karşısında yer almakta ve günümüzde Ayni ev-müzesi olarak sergilenmektedir.
Sonuç
Özetle Sadrettin Ayni, Buhara Emirliğinin son yıllarında yaşadı ve yıkılışa doğru giden yolculuğunun şahidi, aynı zamanda mağduru da oldu. Emekçi bir ailede dünyaya geldi, üstelik çocukken yetim kaldı. Kendi hayatı ve küçük kardeşlerinin hayatı için müdaceleyi yalnız başına sürdürdü. Ceditçi görüşlerinden dolayı Emir tarafından cezalandırıldı, adete ölüme hükmedildi. Fakat Bolşevik askerleri sayesinde kurtulabildi dolayısıyla Sovyet ideolojisine gönülden bağlandı, inandı. Eserlerinde de Ekim İnkilabını medhetti. Ayni’nin inandığı sosyalizm yani vaad edilen sosyalizm gerçek olamadı. Lakin Ayni hayattayken buna inanmaya devam etti Bu sebepten de 1937-1938 yıllarındaki Stalin Katliamı’na dahil edilmedi. Fakat hem Özbek edebiyatında hem Tacik edebiyatında çok önemli eserler bıraktı. Bunlar edebi ve tarihi değer açısından nadir eserlerdir. Zira, Ceditçilik tarihi üzerine yapılan hemen hemen tüm araştırmalarda Ayni’ye atif yapılıyor ki onun eserleri özellikle Buhara Ceditçiliği Tarihi’ni anlatan çok nadir eserlerden sayılır.
Kaynakça
Ayni Kh, Jizn Sadriddina Ayni (kratki khronologiçeski oçerk), Duşenbe, 1982, s.63
Ayni Sadriddin, Cavobi man, Kulliyot, Cildi 11, kitobi yakum. Duşanbe, 1963, s.185
Ayniy Sadriddin, “Buxoro inqilobi tarixi uchun materiallar”, Asarlar, 8 tomlik, 1-tom, Toshkent, 1963, 349-bet
Ayniy Sadriddin, “Qisqacha tarjimai holim”, Asarlar, 8 tomlik, 1-tom, Toshkent, 1963
Bolşaya Sovetskaya Ensiklopediya, Vtoroe İzdaniye, Gosudarstvennaya Nauçnaya İzdatelstvo “Bolşaya Sovetskaya Ensiklopediya”, Moskva, 1949
O’zbekiston Milliy Ensiklopediyasi, 1-jild, O’zbekiston Milliy Ensiplopediyasi nashriyoti, Toshkent, 2000
Dipnotlar
[1] Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Doktora Öğrencisi,
[2] Ayniy Sadriddin, “Qisqacha tarjimai holim”, Asarlar, 8 tomlik, 1-tom, Toshkent, 1963, 65-bet
[3] Sudhor – faiz karşılığında borç veren kişi, riba yapan kişi
[4] Ayniy Sadriddin, “Qisqacha tarjimai holim”, Asarlar, 8 tomlik, 1-tom, Toshkent, 1963, 55-bet
[5] Ayni Kh, Jizn Sadriddina Ayni (kratki khronologiçeski oçerk), Duşenbe, 1982, s.63
[6] Ayni Sadriddin, Cavobi man, Kulliyot, Cildi 11, kitobi yakum. Duşanbe, 1963, s.185
[7] Ayniy Sadriddin, “Buxoro inqilobi tarixi uchun materiallar”, Asarlar, 8 tomlik, 1-tom, Toshkent, 1963, 349-bet
[8] Bolşaya Sovetskaya Ensiklopediya, Vtoroe İzdaniye, Gosudarstvennaya Nauçnaya İzdatelstvo “Bolşaya Sovetskaya Ensiklopediya, Moskva, 1949, s.555
[9] O’zbekiston Milliy Ensiklopediyasi, 1-jild, O’zbekiston Milliy Ensiplopediyasi nashriyoti, Toshkent, 2000, 242-bet